30 Aralık 2009 Çarşamba

I ıh..

İşe yaramıyormuş..
Bir ucundan başlamak gerekiyormuş, o kadar.

25 Aralık 2009 Cuma

Yok sana başlık falan

Çok yorgunum blog, çok yoruldum.. sanki 26 yaşında değil de hayatını yaşamış yemiş içmiş köşesine çekilmesi gereken yaşlı teyzeler gibi hissediyorum kendimi. Klişeleri eleştirirken onlardan biri oluverdim, al işte. Tek farkım erken yaşlanmaktan 17 yaşında şikayet ediyor olmamam. Hoş o zamanlar da öyle bişeyler zırvaladığımı hatırlıyorum.
Yapacak bi ton şey var, düzeltilmesi, başlanması, bitirilmesi gereken.Bende ise en ufak bi kımıltı yok. Enerji yok. Yapmasam da olur türünden her bir şeyi yapıyorum, buraya yazmak gibi, ama acil ve de önemli şeyleri sallıyorum. Sorumlulukları yerine getirmedikçe daha da büyüyolar böyle altında kalıyorum beni boğuyorlar. Onlardan kurtulmanın tek yolu, teker teker gelin uleyyn diyerek birer birer işlerini görmek. Ama nerden başlasam hangisiyle nasıl offf bilmiyorum. Kafa bir iki üç beş yüz milyon, karışık ne kelime..Bişeyi bilmek yetmiyor, uygulamak da gerekiyor tabi, neydi yıllar önce o seminerde gördüğüm ders..hah! Zaman planlaması! Tam da ihtiyacım olan şey. "zaman planlaması yaaappp, önemlileri , önemsizleri acil ve acil olmayan diye tablolara ayıırrr, yazman gerekenleri yazz..."Ulan dalga geçiyorum da işe yarar mı acaba..dur bi yapmayı deneyeyim de, işe yararsa haber veririm.

My favorite song of all times

Just because you feel good
Doesn't make you right


makes me wanna scream,cry,dream,hope,loved..

24 Aralık 2009 Perşembe

Ayrılan "de" istiyorum!




Ayrılması gereken bir "de" ayrı yazılmayıp ,bir de üstüne "çokta" (!!!!!!!!!!) gibi bir imla faciasına dönüştüğünde elimde değil, dişlerim gıcırdıyor, sinirlerim zıplıyor, bunu yapan insanı karşıma alıp omuzlarından tutup sarsmak ve sormak istiyorum: "Ne kadar zor olabilir ya, ne kadar zor olabilir?? Bak, sadece iki tane var, bulunma hali olan "de" ve de dahi anlamındaki "de"; bu kadar basit!!!"
Büyük harfle başlanmayan cümle beni rahatsız etmez, noktalama işaretlerinin nasıl kullanıldığıyla da pek ilgilenmem, ama bu de var ya bu "de", ayrı yazılmayınca sinir katsayım bir anda artıyor, neden bilmiyorum. Facebook'ta "dahi anlamındaki de'yi ayrı yazmayanlara uyuz olanlar" diye bi grup olduğunu gördüğümde çocuk gibi sevinmiştim, yaşasın yalnız değilmişim diye:) Acaba iki tür ikokul öğretmeni mi vardı, bizimkiler "de" leri ayrı yazmayanlara sıfırı basıp, doğru düzgün yazmayı hatalarımızdan ders çıkararak öğrenmemizi mi sağladılar..

Melis Alphan Hürriyet-Kelebek'teki yazısında ne güzel anlatmış:

“Sex and the City”nin bir bölümünde kahramanımız Carrie eski sevgilisinin evleneceğini öğrenir. 25 yaşındaki uzun boylu müstakbel gelin Nataşa, Carrie’yi çatlatacak tüm özellikleri tek vücutta toplamıştır.

Hal böyle olunca Carrie yeni giysilere para sayar ve en güzel haliyle nispet yapmak üzere Nataşa’nın düzenlediği bir yemeğe katılır. Nataşa gelmeyince Carrie önce dibe vurur, sonra Nataşa’nın yolladığı imla hatalı özür notunu görüp zevkten dört köşe olur. “Kadın yazamıyor” diye zevk çığlıkları atan Carrie’nin gözünde Nataşa fıstık gibi de olsa, elinden kaçırdığı adamla evleniyor da olsa değersizdir çünkü imla hatası yapmadan bir kart yazmayı bile beceremiyordur.


Carrie'nin "She can't write!" çığlığı benim de hafızama nasıl yer ettiyse, dün izlemiş gibi hatırlıyorum. Algıda seçicilik bu olsa gerek:) Bir de "can't spell" ciler vardır, işte onlara hiç aklım ermez. Hadi fransızcayı "spell" edemiyorsan anlarım, ağzından çıkan 2 heceye karşılık 18 harf yazmak her yiğidin harcı değil, karıştırılabilir yani ben karıştırıyorum diye demiyorum:) Ama anadilini de adam gibi yazıp, okuyamıyorsan ya IQ'ndan şüphe ederim, ya da ilkokul öğretmeninden..

Üstelik garip ama benim ilişkilerimi de etkiler bu imla kuralları. Eğer bir erkek herhangi bir yazışma ortamında (e-mail,sms..) "de" leri ayrı yazmıyor, herkeZle sohPet ediyor, cep telefonunu şarZa takıp geliyorsa ve ben onunla görüşmeye devam ediyorsam (ki bu neredeyse imkansız) tek bir ihtimal vardır; ona çok aşık olmuşumdur ve bunu düzeltebileceğime olan inancım tamdır:) (Sevgilim bir zamanlar "eylenirken" artık "eğleniyor" mesela; Allahtan aşkın gözü gerçekten kör ve onun da yegane imla hatası buydu:)

Peki neden bu kadar önemli? Dilbilgisi uzmanı James J. Kilpatrick demiş ki:
“İmla sadece dördüncü sınıfta görülen sıkıcı bir ders değildir. İmla disiplinli bir aklın en bariz işaretlerinden biridir.”

Bu kadar basit bir imla kuralına uymayan biri bence şöyle bi insadır falan diye karakter analize girecek halim yok, ama bir gün birine denk gelip de bunca yıllık "kibarlığımın" acısını ondan çıkarırım, onu biliyorum. Bir daha da korkusundan tüm "de"leri ayrı yazar, o olur.

19 Aralık 2009 Cumartesi

Rüyalar gerçek ol(ma)sa

İki gün önce rüyamda siyah Chanel çanta ve YSL ayakkabı almak üzereydim ki..uyandım.(Anca rüyanda alırsın mesajıydı sanırım bu bana, ya da bu arada çok fazla moda blogu okuyorum)

Dün de hayatımda konuşmadığım tek bi kız var, onu göresim tuttu rüyamda. Üstelik hamileymiş de doğurmuş, ben bebeğini seviyorum falan..Off ne alaka anlamadım, ne aklımdan geçti şu son 231243423425342 gündene de onunla ilgili tek bir muhabbet, nerden girer rüyama..Sanırım ben insanlarla küs olmayı sevmiyorum, her ne kadar haklı olsam da,içime dert oluyor, insan sevgisi denen lanet bulaşmış bana bi kere. Annem sağolsun, dememiş ki kızım sana bok atarlarsa sen daha büyüğünü at diye, kötülük yapana iyilikle karşılık ver diye şu dünyada aptal yerine konulmadan yaşayamayacağın bi felsefe yerleştirmiş, ben de onun ekmeğini yiyorum(!) işte. Neyse Allahtan kötülük yapana iyilikle karşılık vermeyi bi 5 sene önce bıraktım:) Yemin ederim, sigaradan, alkolden bile daha beter bi alışkanlık.

Bir de bi garip oluyorum bayadır, uyandığımda rüya mı gerçek mi ayrımına varmam bi kaç dakikamı alıyor. Eskiden arasıra olurdu, şimdi nerdeyse her sabah rüyaların etkisinden kurtulmak için ciddi çaba harcıyorum, kendi kendime "rüyaydı, tamam.." diye telkin veriyorum.

Ulen bilinçaltım, yine ne gizliyosun benden..Neyse yakında ele verirsin nasıl olsa kendini.

16 Aralık 2009 Çarşamba

I love you Pumpkin

I love you Honey Bunny.

One Perfect Hot Spot


You don't know what exactly a "hot spot" is? Really sorry for you, cos you don't know what you're missing!

Don't worry, I will tell you about it, later.

:)

Maxs European Masters,May 2009, Bitburg,Germany

10 Aralık 2009 Perşembe

Cool Brides Just Wanna Have Fun


kelebekgaleri.hurriyet.com.tr


Mimar çift Deniz Türker-Cem Demirci evlenmiş. Kimdir bu çift, hiç bir fikrim yok:) Hürriyet'e haber olmalarının ve benim ilgimi çekmelerinin nedeni, Pınar Altuğ'un da gelinliğini hazırlayan Perihan Akı'nın tasarlamış olduğu bu- en hafif tabirle farklı - gelinlik..

Ben bayıldım! Türkiye'de giymeye cesaret edemezdim o ayrı, ama edenleri takdir etmemek mümkün değil..:)

Gelinlik=masumiyet denklemini bozan ultra seksi bir sonuç çıkmış ortaya, bence muhteşem olmuş.

Haberin altına yazılan bazı saçma sapan (gelinliği de yozlaştırdınız, tüüüü size vs.) yorumların yanı sıra,bir yorumda "Perihan Akı'nın tasarım diye yutturduğu gelinliğin" 90'larda Guns'n Roses'ın November Rain şarkısının klibinde Stephanie Seymour(kendisi o zamanlar Axl Rose'un kız arkadaşıydı) tarafından giyildiğini ve bu tasarımın orjinallikle alakası olmadığını yazmış..

İşte bahsi geçen gelinlik..



marieclaire.co.uk

Tamam fikir benzer olabilir, ama bence bunun adı olsa olsa esinlenmedir, "kopya tasarım" değil..

Hem tasarımcıya, hem de bu cesur ve güzel geline benden kocaman bir alkış:)

5 Aralık 2009 Cumartesi

Why Girls Don't Fall For Mr.Nice Guys?




Bu konuda belki sonra bişeyler karalarım.Ama şimdilik yazı bahane, karikatür şahane:)

4 Aralık 2009 Cuma

Veni, Vidi, Vici!

Yet each man kills the thing he loves,
By each let this be heard,
Some do it with a bitter look,
Some with a flattering word,
The coward does it with a kiss...
The brave man with a sword!

Some kill their love when they are young,
And some when they are old;
Some strangle with the hands of Lust,
Some with the hands of Gold
The kindest use a knife, because
The dead so soon grow cold.





Oscar Wilde'in bu muhteşem şiirini ilk defa okuduğumda lise ikideydim, Hikmet Temel Akarsu'nun Rock-n Roman serisini okumaya yeni başlamıştım. Kitapların her birinde geçen "Kaybedenler Klubü" ve söylemleri yeni yetme bendenizi hemen etkisi altına almıştı..Bu şiirin ilk cümlesi de onlardan biriydi. ("Yoksa "every (wo)man kills the thing (s)he loves" mı olmalıydı doğrusu..") İsyanları, hayata boşvermişlikleri, en çok da "gitme" fikri. Eğer lise sonda ani bir kararla AFS sınavına girip "Ben Amerika'ya gideceğim!" diye tutturduysam, şimdi biliyorum ki o kitapların, daha doğrusu Kaybedenler Klubü'nün etkisi büyük.


Neden Amerika istemiştim ki,bu soruyu çok sordum sonraları kendime. Sanırım başka bir kıtaya gitmek, ulaşılması çok zor bi yerde olmak istedim. Sanki Avrupa'da o çok istediğim "özgürlük" hissini tadamam gibi geldi. Tek başıma kalmak, yapabilmek, başarabilmek, 17lik her kanı kaynayan "deli" kızın olduğu gibi "kendi ayaklarının üstünde durabildiğini en başta kendine kanıtlama çabası".. Yani şimdi düşünüyorum da, sen daha 18 yaşını bile doldurmadan aileni arkadaşlarını vs bırak, başka bir aileyle bir yıl yaşayıp orda bir okula git...Ne cesaret?!? Şu yaşımda atacağım ufacık adımlarda bile bir kaç kere düşünmeyi alışkanlık haline getirmiş olan ben, o zamanki cesaret isteyen kararımı bu kadar çabuklukla vermiş olmama şaşıyorum. Yine olsa yine giderim, o ayrı:)

Keşke o zamanlar bir blog açsaydım dedim geçen gün kendi kendime, her günümü olmasa bile hayatımı etkileyen her olayı yazsaydım; şimdi ki gibi sis bulutlarının arasından anılarımı seçmeye çalışmazdım o zaman. Ama sonradan ikokuldan kalma alışkanlığımla tuttuğum günlük geldi aklıma, kağıt kokusunu hissederek kalem tıkırtılarıyla yazı yazmayı çok severdim o zamanlar. Ama belli bir düzeni olmadı tabi ki, koşuşturmacaya dalıp bir süre sonra hayatımı kayıt altına almayı bıraktım, ya da 1-2 aylık aralar verdim. En güvendiğim, en yakın arkadaşlarıma, kardeşime gönderdiğim maillerdi ordaki hayatımı en saf haliyle anlattığım; onlar da gmail'in
in, yahoo account'umun out olmasına kurban gittiler malesef, bilmem kaç ay girmeyince inbox'ımın sıfırlanmasıyla kalakaldım. O zaman geriye ne kaldı? Mektuplar! İyi ki kağıda kaleme sarılmışım, iyi ki o zamanlar digital fotoğraf makinaları bu kadar yaygın değilmiş dedim işte o zaman.

Laptop'ımı hamile olması muhtemel (:=) bir hırsıza kaptırdığımdan beri elimden kayıp giden 6 yıllık üniversite hayatımın özeti fotoğraflarımın gidişine hala alışamamışken (yedeklemeyi hep "sonra yaparım" diye ertelemenin cezası) bir de hayatımın belki de en önemli yılının fotoğraflarını kaybetmeye bu yürek dayanmazdı herhalde!

Bir sene sonra bi dolu iyi-kötü fakat unutulmaz a
nıyı bavuluma sıkıştırıp, maksimum kendime güvenim ve beni klasik bir Türk kızına çeviren 12 kg fazlalığımla döndüğümde hayatımı bıraktığım gibi bulacağımı sandığımı hiç de öyle olmadığını gördüğümde şaşırarak farkettim.

Neyse, bir şiirden nerelere geldim..İnsan aklı işte, nerde bitirdiğini gördüğünde başlangıç noktana bakıp şaşırıyorsun bazen!

17lik ben, yanımda Türkler LA'de
tayfası (dönüşte geçirdiğimiz o muhteşem 3 gün sonrası kendimize taktığımız isim:),
bir yıllık maceralarımıza başlamadan hemen önce:




Before- After yapmak isterdim ama dönüş resimlerimiz benim fotoğraf makinemin azizliğine uğradı, zaten tombik ben'i ya da handanx5'i görmeye pek de bayılmıyorum:)



2 Aralık 2009 Çarşamba

Bunu Saymayız..


Sevgili Hırsız,

Senin evimizi savaş alanına çevirerek laptop'ımı çalmanin üzerinden 3 gün geçti. Varlığın evin her yerinde hissediliyor, özellikle içindekileri nedense koridora boşalttığın tüm boş cekmecelerde. Çala çala kelimenin tam anlamiyla maddi değeri sıfıra yakin,manevi değeri parayla ölçülemeyecek tek bir şeyi çalmana kendim icin üzülüyorum da, senin yüz ifadeni düşündükçe gülmeden duramıyorum:) Acaba benim 4 yıllık emektari açıp da basmayan 5, çıkmış 2 tuşu gördüğünde neler hissettin? 5 ytl ye satabilirsen şanslısın:) Elinde kalır da kendin kullanirsan, yazi yazarken copy- paste hayatinda basarilar ve sabır dilerim:)

Sana ulaşmanin tek yolu, olur da bizim sokaktan tekrar geçersen diye ön pencereye bir ilan asmayı düşünmüyor değilim : Ne veriyorlarsa 2 katini vericem, yeter ki yedeği olmayan, başta kep töreni resimlerim olmak üzere onlarca resim,video,yazı...geri gelsin!

Önemli seyleri yedeklemem gerektigini böylece hatırlatmış oldun. Çok üzdün bizi, çoook! Ama ayakkabılarıma, kitaplarıma ve marker'ıma dokunmadığın icin bi teşekkürü hak ettin, o ayrı. Bu acı tecrübeyle de anlamışsındır ki,bizim yaşımızdaki kızlar kıyafet ve ayakkabılara mücevherden daha fazla önem veriyorlar. Yani sadece bana degil, sana da geçmis olsun.

Bi de merak ettim, her yeri altüst edip de dişe dokunur başka bişey bulamayınca bari turşu yiyeyim diye mi düşündün?:) Hadi canin çekti, yedin; kapağını açık bırakıp kavanozu öylece salona koymak ne iş?

Neyse artık,sanırım dersini aldin, bi daha bize uğramazsın.Belki canin tekrar turşu ceker diye biz yine de alarmımızı taktırıyoruz.

Bekleriz..


1 Aralık 2009 Salı

Beden Dili


2 Resim arasında 123941304121 fark sayabilirim saymasına...

Ama bence en önemlisi

"Sahiplenilen" in kim olduğu.

Cute vs Sexy
Rachel vs Lara Croft
Sweet or Spicy?
Did the winner really suprise you?